Karadeniz İncisi Bartın ve Amasra

Kentin kenarından akan Bartın Çayı, kente adını vermiş. Bartın Çayı'na antik çağlarda Parthenios denilirmiş. İlk çağlardan itibaren yerleşim yeri olan Bartın'da çeşitli medeniyetler yaşasa da son olarak Türkler Bartın'a yerleşerek yaşamaya başlamışlar ve bu bölgenin adını da değiştirerek Bartın demişler. Küçük ve şirin bir yerleşim yeri olmasına rağmen ihtiyaç duyulan her şey Bartın'da bulunabilir. Karadeniz'in batı kesiminde yer alsa da milli parkları, ormanları, denizi ve yemyeşil yaylalarıyla tam bir Karadeniz şehri olan Bartın, tarihi ve kültürel yapısıyla insanı etkisi altına alan bir kent. 

Birçoğu deniz kenarında ve kentin merkezinde bulunan sessiz ve sakın küçük otellerde istirahat zamanlarında insana kendisini huzurlu hissettiriyor. Bu oteller, müşterilerinin kendilerini konforlu ve huzurlu hissetmesi için müşterilerine her imkanı sunuyorlar. İnsanın özellikle hafta sonları sevgilisiyle ya da yakın dostlarıyla kaçamak yapması için en ideal kentlerin başında geliyor. Turist kalabalıklarından uzak olan Bartın, insana huzur vererek ruhunu dinlendiriyor. Bartın ve Amasra'yı gezeceklere tavsiyemiz ise günlük yaşamın ve iş hayatının stresinden tamamen uzaklaşarak bu kentin ve Amasra'nın tadına doya doya varmalarıdır. 

Dünyanın Gözü Amasra

İnsanı büyüleyen bir koy olan Amasra, Bartın'ın en bilinen turistik merkezidir. Sırtını yemyeşil ormanlara dayamış olan Amasra, maviyle yeşilin buluştuğu Karadeniz'in incisi bir turistik beldedir. İnsanın ruhunu yoran değil, dinlendiren bir turistik belde olan Amasra'da iki gece konaklanması tavsiye ediliyor. Amasra'ya gidildiği zaman Ağlayan Ağaç görülmeden kesinlikle geri dönülmemelidir.

Sıcak bir liman kenti olan ve dünyanın gözü olarak bilinen Amasra, yemyeşil doğası, mavilikleri ve insana kendisini huzurlu hissettiren atmosferiyle sessiz bir hafta sonu için muhteşem bir turistik beldedir. Ayrıca Amasra, Fatih Sultan Mehmet'inde övgüsüne nail olmuş bir belde olan Amasra'nın tarih kokan sokakları, patika yolları ve mağaraları mutlaka gezilmelidir. 

Amasra, ufak bir turistik belde olmasına rağmen 1942 yılında ülkemizin ilk turistik beldesi olma özelliğini sahip olan Amasra, dönemin ünlü siyasetçilerinin ve sanatçılarının gözbebeği bir turistik beldeymiş. İsmet İnönü'den Zeki Müren'e kadar çok sayıda ünlü ismin durağı olan Amasra, mis gibi havası, balığı ve kendisine özgü salatasıyla insanı adeta kendisine çekiyor. Huzurlu, keyifli ve samimi bir tatil beldesi arayanlar için Amasra kesinlikle en iyi tercihtir. 

3 bin yıllık bir tarihi olan Amasra, tarihi yerleri, farklı yapıdaki balık restoranları, minik pansiyonları ve yerel sanat objeleriyle dinlenmek ve huzur bulmak için en ideal adresler arasında başı çekmektedir. Amasra, özel araçla Ankara'ya 4 saat, İstanbul'a ise 5-6 saat mesafede yer almaktadır. 

Amasra'da Neresi Gezilmelidir? 

Hafta sonu Amasra gezisi için gezilecek yerlerin planlanması da önemlidir. Amasra'ya ilk adım atıldığı zaman Küçük Liman'da bulunan çay bahçelerinde çay kahve eşliğinde manzaranın tadına varılmalıdır. Küçük Liman, gündüzleri ayrı, akşamları ayrı keyifli ve eğlenceli olsa da buradan gün batımı kesinlikle izlenmelidir. Ayrıca fotoğraf severler içinde muhteşem manzaralara sahiptir. 

Küçük Liman'daki Direkli Kaya'da mutlaka gezilmesi gereken yerler arasındadır. Bu antik havuz, eskiden Kraliçe Amatris'in deniz hamamıydı. Mermer iskelesi ve kayaya oyulmuş basamaklarıyla Direkli Kaya görülmeden Amasra'dan ayrılmamalıdır. 

Amasra Arkeoloji Müzesi de görülmeye değer yerlerdendir. Bu müzede Bizans, Roma, Ceneviz, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserleri görmek mümkündür. 

Amasra'nın simgesi olan Amasra Kalesi'de kesinlikle ziyaret edilmelidir. Bu kalenin tarihi Bizanslılara kadar uzansa da Osmanlı'nın fethinden sonra kale onarılmıştır. Kale, Zindan ve Sormagir isminde iki kısımdan oluşmaktadır. Amasra'nın hoş manzarasını keyifli bir şekilde seyretmek ve fotoğraf çektirmek için en ideal yerlerden biri de Amasra Kalesidir. 

Amasra'nın en meşhur yerlerinden bir diğeri de Kuş Kayası Anıtı'dır. Bu şaheser, milattan sonraki yüzyıllarda kayaların oyulmasıyla inşa edilmiştir. Amasra'ya giderken yol üzerinde bulunan Kuş Kayası, yeşilin her tonunun tadını çıkarmak ve mola vermek için oldukça ideal bir tercihtir. 

Amasra - Çakraz arasında bulunan yaklaşık 120 tane mağara içerisinde en ünlüsü Gürcüoluk Mağarasıdır. Bu mağarada eski çağlardan izler bulmak mümkündür. 

Amasra Kalesi'nin hemen yanında yer alan Çekiciler Çarşısı'da kesinlikle ziyaret edilmelidir. Hediyelik eşyalar için birçok seçeneğin yer aldığı bu çarşıda, tel kırma, Amasra'ya has el işi ve ağaç işçiliği objeleri oldukça dikkat çekmektedir. Bu çarşıda yer alan rengarenk stantların büyüsünden kurtulmak o kadar da kolay değildir. Yine bu çarşıyı gezerken yöresel lezzetlerini tadına da ayaküstü bakılabilir. 

Amasra, doğal güzellikleri oldukları fazla olan bir turistik beldedir. Birkaç saatte olsa doğayla baş başa vakit geçirmek isteyenler, Göldere Şelalesi'ni tercih edebilir. Yaz mevsiminin sıcaklarında buz gibi akan suyuyla insanı ferahlatan Göldere Şelalesi, kış mevsiminde de muhteşem güzel kareleriyle insanın göz zevkini okşamaktadır. Göldere Şelalesi, doğal güzellik açısından mutlaka görülmelidir. 

Amasra'da Ne Yenir? 

Amasra'nın her köşesinde seyyar midye dolma ve midye tavacılar vardır. Amasra Salatası, Balık, Ballı Yoğurt, Macun Helva, Çöven Ekmeği Organik Reçellerinde tadına bakılmalıdır.