BAZEN GİTMEK TEK ÇARE
Hayat bazen gitmek mi zor? kalmak mı? sorusunu sorar bize. Beklemek, ötelemek, ertelemek, yok saymak, ''ya geçerse biraz daha sabır'' diyerek avuntularımız, kalbimizle aklmız arasında kaldığımız zamanlarımız çok olmuştur. Gücümüzün sınırları aşıldığında; mücadele isteği ve geyretimiz de yok olur. İnsan içinden çıkılmaz kalp kırıklıkları ve üzüntü karşısında herkesten ve her şeyden soğur. Kabuğuna gizlenir. Yaşama sevinci yara alır. Bilirsiniz işini çok iyi yapan insanlar bile, hatta ''gözü kapalı yaparım bu ne ki?'' hafisemeleri bile güven yitimi karşısında olmazlara dönüşür.
Uğruna savaştığınız şeylerin sonu gelmiyorsa, sevilmediğinizi hissediyorsanız, çevrenizdekiler sizi anlamıyorsa, başarılarınız gözardı ediliyorsa, güvendiğiniz dağlara karlar yağıyorsa, hayat mücadelenizde önünüze hep engeller çıkıyorsa gitmekten başka çareniz kalmamış demektir. Bazılarınız belki de '' gidelim de nereye? '' demişsinizdir içinizden. Haklısınız. Aslında gitme fiili bir yol hikayesi değil. Ya da mekan değiştirme. İmkanlar dahilinde keşke olabilse!...
Tebdil-i mekanda ferahlık vardır diye boşa denmemiş aslında. Ama fırsatınız ve ihtimaliniz varsa yapın. Sayılı nefeslerimiz karşısında sayısız heveslerimiz var. Bu gönül neler istemiyor ki!... Ancak bazı şeyler de elimizde. Gitmek öyle kolay olmuyor. Özellikle birinin hayatından, aşkından, sabrından, umudundan, hayallerinden uzaklaşmak. Birinin bana dediği birşey yararlı oldu. ''Sıradan bir günün her olayı kişiliği yapar ya da bozar.'' Bu demek oluyor ki; ''sen yaptığın herşeysin''...Sorunlar çözümleri gerektirir. Alışkanlıklarınızdan, ve sandığınız herşeyden vazgeçin. Beklentilere hele asla! girmeyin yaralar. Çünkü tecrübeyle sabittir sonu hüsran, hayallerin yerle yeksanı sonuç. Elbette ummadığımız bilmediğimiz yerden de soru çıkacaktı, imtihan başka nasıl olacak?''
Ey dünya
Sen yolcuya sadece bir duraksın...
Ezelden ebede.''.. Ve en büyük tesellim; ''ALLAH var gam yok!'' sözlerinin kalbimdeki süküt-u tekrarı. O bitmeyen ümitvar dik duruşun ölüme dek devamı ve inancı hayata bağlıyor sanırım.
Bazı insanlar ebediyen masumdur.
Vefa nedir sabır nedir tokluk nedir bir güzel anlatırlar sessiz sözsüz... Pahalı şeyler istemiyoruz ki derken şairler haklıydı ben biliyordum...Bir parça hürriyet yetiyordu bize biraz da sokakta çocuk sesleri.
Bir sap taze soğan biraz da peynir. İnsanı hayata bağlayan tılsım; küçük, ani kısa sevinçlerde gizliydi. Sadece bakmak yetmezdi görmek için.
Bir film repliğinde kalp nakli olmuş genç kız sevdiği adama şöyle diyordu;
Adam; ''Bana bağlanmamalısın! ''...
Kız; ''Sana bağlanmadım ki! ''sonunda iyileşmeye başlamıştım. Kendimi kötü hissetmiyordum artık.Kalbimi zar zor iyileştirdim. Kıracak kimseye teslim etmeye hiç niyetim yok! ''...Onlar kalbimi çıkardı, onu aldılar ve bi yere attılar. Ben yerine ne koydular bilmiyorum ama bana tuhaf ve yabancı geldi. En özel parçamı kaybetmişim gibi. Yaşadığım için şanslısın deyip durdular. Yaşıyo gibi hissetmedim yarı ölü gibi hissettim. İşte belki de zar zor iyileştirdiğiniz bir kalpte sizde vardır. Yaşama sevincinizi çalanlardan, sizi varolmayan bir ülkenin prensesi ya da prensi yapıp yükseklerden atanlardan gidin. Umudunuzu, sevginizi, varlığınızı, hayallerinizi çalanlardan gidin. Ya da değer verdiğiniz insanlardan, çok değil, aynı değerin onda birini bile göremiyorsanız, aynadaki gülümsemenize inat gözlerinizdeki hüzün o gülümsemenizi alt ediyorsa, kalabalık bir ortamdayken bile yalnızlığı ta iliklerinizde hissediyorsanız gidin.
Sahte bir gülüş ve mutlulukla en başta kendini kandırarak günleri tamamlamak… Nereye kadar? Öyle bir zaman gelir ki o sahte gülüş, beklenmedik bir anda çığ büyüklüğünde bir ağlamayla yer değiştirir.
Gitme zamanı geldiğinde cesaretinizi toplayıp gidin!
Nereye olursa olsun…
Giderseniz belki yanar kül olursunuz. Daha sonra Zümrüd-ü Anka gibi kendi küllerinizden yeniden doğarsınız. Bilin ki sürünmek ölmekten beterdir.
Bu konuda ilk adımı da ben atıyorum.
Kimbilir belki cesaretlendiririm birçok kişiyi.
Ama gidişim nedensiz değil.
Gidiyorum, buluttan ayrılıp da düşen yağmurun kederiyle!
Zamanında sevdayı ince bir nakış gibi kalbime işleyen kişinin, bıraktığı buruk ve yarım kalmış anılarını sarıp yaralarıma; ağaçların köklerini toprağa saldığı gibi sevgimi ve aşkımı çok sevdiğim o kalbe bırakarak...
Cam kenarı değil hayatınıza can kenarı olacak yolcularla yolunuza devam edin.
Ya siz?....
Yorum yazarak Canlı Haber Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Canlı Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Canlı Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Canlı Haber değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Canlı Haber Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Canlı Haber hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Canlı Haber editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Canlı Haber değil haberi geçen ajanstır.